Sunday, January 3, 2010

Hayır!

İstemedim hiç gitmeni.
Tüy kadar yakındın bana,
püf desem uçup gidecek kadar da uzak.
Yapma adam! Yapma!
Gitme bırakıp!
Bırak sarılayım biraz daha
Bırak tüm soluğumla çekeyim kokunu
Bırak biraz daha seveyim seni
Biraz daha..

kim o ?

Asi bir suyun dansedişiydi
koynunda raks ederken ben.
Göz kapaklarımdaki kar tanesiydi
göz bebeklerim bakarken sana.
Ve sen,
Sen bir mürekkeptin,
kapkara lekeler bırakırken ruhumda
Hadi kalk şimdi!
Becerebileceksen yüzleş kendinle.
Kar tanelerime bulaştırdığın mürekkebi temizle.
Hala kanıyor tırnaklarım
Kaft dağınıne eteklerinde bıraktım tırnaklarımı,
tırmanmaya çalışırken gökyüzüne.
Artık çok geç
Dans çoktan bitti.

Sunday, November 22, 2009

GÜLÜMSEMEK



Günlük yaşantımızda farkına varamadığımız,ya da aslında hep bildiğimiz ama beynimizin bu konularla pek kurcanlanmadığı şeyler var.Kimi zaman söylediğimiz kelimelerde gizli bu şeyler.Kimi zaman da yüzümüzdeki çizgilerde.Tıpkı dudağımız kenarlarındaki bazı çizgilerle birlleşip ortaya çıkan ve farkına bile varmadan bir çok ifadesi olan 'gülümseme' gibi.

Gülümsemenin bir çok farklı şekilde ortaya çıkan çeşitleri var.Çeşitten kastım bir çok farklı amaca hitap eden şekilleri var.Sinir olduğunuz bir insana bir gülümseme takınırsınız bir an için,çünkü o an öyle davranmanız gerekir,belki bi toplantıdasınızdır ya da başka bir durumda.Sonra arkanızı döndüğünüzde yüzünüzü daha sert,sinirli bir ifade alır.Burada gülümseme bir araç belki de,hani ortalık toz duman olmasın,geçinip gidelim tavrı gibi.Hep böyle gülümsemiyoruz tabi,bazen de hoşlandığınız birine gülümsersiniz.Çaktırmamaya çalışarak gözlerinin içine 2 saniye bakıp gülümseyip hemen çekersiniz gözlerinizi.Bu da işin daha farklı bir boyutu tabi.Ufaktan da olsa belli sinyaller geçer o anda iki beyinden de.Ya farkındalıktır,ya da umursamazlık.Değişkenlik gösterir tabi.Bir de yaşlı insanların gülümsemesi vardır ve bebeklerin.İkisini de gördüğümüzde farklı bir mutluluk hissiyatı dolar içimize.Yaşlı dedeniz ya da neneniz size gülümsediğinde,onun gerçekten o an mutlu olduğunu adınız gibi biliyorsunuzdur ve onun mutlu olması sizi daha bir mutlu eder.Zaten şu hayatta fazla zamanlarının kalmadığını bildikleri için,daha bir keyif alma savaşıyla ortaya çıkar bu gülümsemeler.Bir de bebek dedik.Bebeklerin gülümsemeleri,kahkaha atmaları o kadar üsttür ki,o üstlüklerindendir belki de onlar gülümsediklerinde insanın içine işlemesi.Hele ki anne baba için gelinebilecek en üst noktalardan bir tanesidir bebeklerinin onlara kahkahalarla cevap vermesi.Ya da aynı şeyi küçük çocuklarda da görebilirsiniz.Olanı olduğu gibi yansıtır onlar.Mendil satmaya çalışan küçük bir çocuktan mendil aldığınızda onun suratına yerleşen gülümseme gibi.Tabi bunu hepsi için söylemiyorum.Kimi zaman bu çocuklar bile başkaları tarafından daha farklı konumlarla ortaya çıkartılıyorlar.Bunu es geçiyorum.

Gülümseyerek değiştirebileceğimiz bir çok şey var.Örneğin;markete gittiniz ya da bakkala.İhtiyacınız kadar ürün alacaksınız.Onun bakkal sahibine ya da marketler zincirine katkısından ziyade,orada o işi yapan ve size işleri doğrultusunda yardımcı olan kişiler var.Bütün günlerini sizin gibi oraya gelen insanlara yardımcı olmakla geçiriyorlar.Günde kaç kişi onlara gülümsüyor?Ya da,otobüs duraklarının orada İETT denetim biriminde,Akbil dolum gişesinde çalışanlara,kaç kişi o minicik pencereden bakıp gülümseyip teşekkür ediyor?Fikrimce çok az.Sadece işini görüp gidiyor o kişi.Ya o minik pencerenin ya da kasanın arkadasındaki insan?Sizce onlar insanların onlara gülümsemesine 'ihtiyaçları' var mıdır?Ya da bunun adı ihtiyaç mıdır?Tabiki tek ihtiyaçları bu değildir o kişilerin.Ama her insanın gülümsemeye,ve birilerinin ona gülümsemesine ihtiyacı vardı.Bilerek değil içgüdüsel.Bir kaç kez bunu deneyin.Size işleri doğrultusunda yardımcı olan insanlara gülümseyin.Herkesde aynı sonucu vereceğini iddia etmiyorum.Size acaip acaip bakıp "bu ne yapıyor?" diyenler olacaktır.Öte yandan sizin onlara yaptığınız küçük bir gülümsemeyle mutlu olanlar da olacaktır.

Gülümsemenin yarattığı etkileri düşününce,insan bünyesine yarar ile birlikte zararları da var.Bir kere yaş da ilerledikçe,kırışırsın arkadaş.Dudağının kenarlarında ayrı bir gülümseme çiziği oluşmaya başlar.Şimdi insan düşünür değil mi,ne gerek var yani güleceğim diye suratımda kimliği belirsiz izler oluşturmaya?Peki şu var;yaşadığınız süre boyunca nedir sizde kimliği belirsiz izler bırakan?Sadece gülümsemek mi?Eninde sonunda kırışacağız değil mi?Bu neden gülümsemekten olmasın?


Derya Canca

BOL YALANLI OYUNLARIN PERDE ARKASI


Midem Bulanıyor.
Sanırım ya karnımın açlığından,
Ya da insanların daha fazla yüze aç olmasından bu bulantı.
Otobüse binerken sol tarafta duran durak listesine bakmadım.
Otobüsün gitmem gereken yere gidip gitmediğinden haberim yok.
Kaybolma ihtimalim zerre kadar umrumda değil.
Fütursuzca söylenilen yalanlar denizinde boğulup çoktan sürüklenip kayboldum ben.
Ne duyu organlarım işliyor ne de beynim.
Beynim ruhumun sesiyle kavga ediyor.
Birbirlerini alt etme savaşı içerisindeler.
Kimi hücrelerim kaybolan hücre arkadaşlarını arıyor,
Kimileri ise arada kalmış kendilerine sıyrılma yollarını arıyorlar.
Bu savaş sonunda birileri ölecek,ölmeli.
Bugün şanslıyım.
Doğru otobüse binmişim.
Yine de bir sokak köşesi bulmam lazım ruhumdakileri kusmak için.
Birilerinin bu ruhu terk etme zamanı geldi.

Derya Canca

İKİ YABANCI'YA İTHAFEN

Gece sessizliği.Tüm duyguların insan ruhunda raks ettiği,huzurun insan vücudunda tüy misali dolaştığı zaman dilimi.

Silah sesleri,çığlıklar gecenin dansını bozar,yankılanır en taze beyinlerde.Daha kanı temizlenmemiş bıçaklar saplanır en suskun insanlara.Soru bellidir; "Neden?,Neden konuşmuyorsunuz?"Silah seslerinin bedenine gitgide yaklaştığını hisseder adam. Silahını ona doğrultur eli onlarca insanın kanlarıyla kirli olan adam.Aradığı cevabı bulamama hırsıyla atmıştır onca adımını,kirletmiştir onca insanın kanıyla kendi ellerini.Hep cevabını aradığı soruyu sorar adama; "Neden,Neden konuşmuyorsun?" Adam korkmuştur,ama sırf cesur göstermek için kendini,gizler korkusunu.Silahı ona doğrultan adam,bu kez silahıyla kendisini hedef alır.Tek istediği konuşmaktır adamın ama bu konuda ona kimse yardım etmez.Bu sefer korkmuyordur o ölmekten,zaten ölmeyi pek çok kez denemiştir.Tetiği çeker.

Güneşin parlaklığının gözlerinde yansımasıyla uyanır adam.Panjuru açar,arkasını döner "Günaydın!"der yıllardır yanında var olup olmadığını anlayamadığı yine değişen sevgilisine.Fakat cevap gelmez.Kalbine bir çentik daha atar adam.Yine de gülümser."Ne güzel bir sabah değil mi!?" Gelen cevap hep duymak istediği olmasa da,tahmini gibidir."Bu akşam toplantım var.Gecikeceğim".Kalbine bir çentik daha eklenir adamın.Kalbini öldüreceği güne kadar duyduğu cevaplar için atar her bir çentiğini.Böylece kalan son çentiğini de doldurmuştur adam.Hep hissetmiştir olanları.En çok kahreden de budur onu.Fakat sırf kızı çok sevdiğinden,onu kaybetmek istemediğinden duymamaya çalışır,kapatır kulaklarını içindeki sese.Her allahın günü başkalarıyla yatan sevgilisi,her gece onun suratına insan değilmişcesine bakarken,sırf kızıyor diye onu sadece uyurken izleyebilmenin ve sırf bu yüzden uykusuz kaldığı gecelerin tükenmişliği ile tetiği çeker.Gülümser.Ölür.

Adamı toprağa gömerken sevgilisi oraya adımını bile atmamıştır.Ruhu çoktan gökyüzüne çıkmış olan adam,kendisine yapılanları en yukarıdan izler.Kemiklerinin sızladığını hisseder.Yine de gülümser.Adamın bilmediği bir şey vardır.Sevgilisinin o törende olamamasının en büyük sebebidir bu.Sevgilisi o gece "sözde" toplantısına gitmez.Çünkü her gün acımasızca tecavüze uğradığı işinden istifa etmiştir.Eve erken döner.Adamın cansız,suratında garip gülümsemeyle soğumaya durmuş bedenini görür.Kalbi şimdiye kadar olmadığı kadar sızlar.Tetiği çeker.Gülümser.Ölür.
Ölürler.


Derya Canca


Wednesday, April 29, 2009

artificial amities.

Kimseye gogsumu yarip kalbimin icini gosteremem. Hele ki bunu okyanuslarca uzaktan anlatamam. Anlatmam. Inandirmak zorunda degilim. Kimseye de inanmak zorunda degilmisim. 

O kadar kustahlik icerisinde yasiyor ki insanlar,tatminsizlik,hep daha fazla isteme durumlari,ve sayabilecegim ama soylemiyor oldugum bir cok sey daha. 

Insanlardaki degisimler aradaki 7 saatlik fark gece gunduz olarak nasil besbelliyse ve netse,o kadar belli ve net. Kimse icin "evet cok iyi biri."diyemiyorum. Beni o kadar sasirtiyorlar ki . Ama bir yandan da sasirmiyorum. Insanoglu; sever pragmatisttir, kullanir atar. Bunu yapmaktan gocunmaz da. Ona kalsa siz suclusunuzdur. Ama kibirleri o kadar onlerine gecmislerdir ki beyinlerinin,dusunemezler kendilerine bakamazlar haliyle. Onlara "aynaya bak!" deseniz,aynanin karsisina gecip "ah ne kadar guzelim,dunya ayagimin altinda. Hah ha haha " derler. Oyle zannetmeleri cok dogaldir cunku kimileri onlara deger verir `dost` yerine koyarlar yapmamalari gerektiklerini bildikleri halde. 

Kimse kimsenin icini bilemez. Ki ben gogsumu yarip " iste bak bu benim kalbim sen de oradasin bak ! " demem. Demeyecegim de hic bir zaman . Cunku bir kere soylerim ve halen tatmin olmayip daha baska atraksyonlar bekliyorlarsa, bu tatminsizlik ve demin bahsettigim daha fazla isteme durumundan baska bir sey olamaz. 

Ben gercek dostlarimi cok seviyorum. Adlarini vermekten hic cekinmem ama gerek yok cunku onlar kendilerini zaten biliyorlar. Onlara kalbimi acip gostermeme gerek yok . Onlar bana inanmak istedikleri ve sevgimi karsilik beklemeden bildikleri icin inaniyorlar. Onlar ki benim 3 ve 4 senedir yanibasimdalar,yanibaslarindayim cunku biz `gercek dostuz`. Havaalaninda gorusuruz sahip oldugum yegane dostlarim,kardeslerim.
Sizi cok seviyorum ve ailemden sonra tek bu denli ozlediklerimsiniz.

No,I do not want.

Bu akşam uyumak istemiyorum,uyku ile uyuşturmak istemiyorum düşüncelerimi. Beynimin içindekileri dışarı çıkartayım,atayım istiyorum.

Değişen dünyam var. Kimi zaman benim değiştirdiğim,kimi zaman da başkalarının benden habersiz değiştirdiği. Kendim değiştirdiğim zaman yüzleşmesi kolay oluyor "nasılsa ben yaptım" diyorum " ben istedim ve değiştirdim. " o zaman biraz daha atıyorum ya da sıyrılıyorum sorumluluktan. Fakat başkaları tarafından değiştirildiğim zaman acayip geliyor. Tamam diyorum hani ben evet yapıyorum da sen hangi sakızdan çıktın ? Çelişki de şuradadır ki o sakızları ben para verip beğenip tatlı zannedip alıyorum. Alana kadar farkında olamıyorum aslında çok acı olduklarının. Çiğneyip tadını aldıktan sonra da ağzım yanmış oluyor ve iş işten çoktan geçiyor. Sakız istediğini alıyor ve bana bıraktığı bir acı ve içinden çıkan küçük bir kağıttaki saçmalıklar oluyor. Çoğu zaman da o saçmalıklar gibi oluyor hayatım çünkü o aslında ağzımda ezdiğimi zannettiğim sakız vücuduma yavaş yavaş yayılıyor-benim sayemde- . yani yine yapacaklarımı kendime ben yapıyorum aslında. O sakızı almam mesela. Garip işte .

İnsanlar hakkında çok çeşitli düşüncelerim var . Evet sen okuyan insan, senin hakkında bile çok farklı düşüncelerim olabilir . Bazen seni öldürmeyi bile düşünüyor olabilirim. İnkar etmiyorum. Çünkü ben yaptım ben düşündüm. Çünkü sen bile bazen benim canımı çok sıkıyor olabilirsin herkes gibi. İşte o zaman seni öldürmek isteyebilirim . Eğer çok sıkarsan canımı öldürebilirm bile. Garantisini veremem. Üzgünüm taksitle çalışmıyorum. 

Şimdi essay yazıyor olsaydım şu cümleye "Besides that," diye başlardım. Bu kötü çünkü çoğu zaman bildiğim dilleri unutuyorum ve ingilizce bir şeyler yapıştırıveriyorum cümlelerime. He bir de çok yakındığım bir konudur; ingilizce de devrik cümle kuramıyorum. Çok acı. Neyse dağıtmayacağım. Evet siz insanlardan bahsediyorum. Bunun yanında haklarında sadece iyi şeyler düşündüğüm insanlar da var evet o sen de olabilirsin bilemem. Ve burada fark ettim ki insanlara olan hislerimin kat sayıları yükseliyor. Yani şu ki ; sevmediklerimden nefret ediyorum,sevdiklerimi de ruhumun derinliklerine alıyorum. Bu da garip, gerçekten. 

Biri yatağımı toplayabilir mi ? Uykum geldi de .